19 Aralık 2011 Pazartesi

Euro´nun düşüşü, planın parçası

Küresel borsalar satış ağırlıklı bir haftayı geride bıraktı. Hisse senetlerinin yanı sıra emtia piyasalarında da sert satışlar yaşandı. Haftanın ikinci yarısında Avrupa´daki borç krizinin hafifleme eğilimi göstermesi piyasaların durulmasını sağladı.

Avupa´da sorunlar çözülmüş değil, ülke tahvil faizleri hala yüksek, borçlanma ile ilgili sıkıntılar sürüyor, kredi derecelendirme kuruluşları banka notlarını düşürmeye devam ediyor, mali piyasalarda likidite sıkışıklığı hafiflemedi. Bununla birlikte liderler zirvesinde Almanya´nın koşullarının kabul edilmesiyle bir bekleme dönemine geçildi. Mart-nisana kadar ülkelerin anlaşmayı onaylaması planlanıyor. Bu dönemde ülkeler vazgeçme eğilimi göstermezse piyasalarda, ülkeler üzerindeki baskının artmayacağını tahmin ediyorum. "Piyasalarda üzerimizdeki baskı kalktı, demek ki doğru yoldayız" havasının hakim olduğu bir ortamda, hiçbir ülke eurodan çıkmayı aklına getirmeyecektir. Bu da ülkelerin anlaşmayı daha kolay imzalamalarını sağlayacaktır.

EURO DÜŞMEYE DEVAM EDECEK

Almanya´nın oyun planının önemli bir parçası da euronun değer kaybetmesi. Almanya´nın ekonomik gücü, euronun bugüne kadar değerli olmasını sağladı ancak bu durum, diğer ülkelerin verimliliklerini ve rekabet güçlerini kaybetmelerine yol açtı. Borç kriziyle boğuşan ülkeler için en kolay çözüm yolu, ekonominin yeniden yapılandırılabilmesi için euro´dan çıkıp paralarını devalüe etmek, borçları enflasyon karşısında eritmek, değersiz para birimiyle dış pazarlarda ihracat için rekabet imkanı bulmak olabilir. Türkiye´nin 1990´lar ve 2001´deki krizlerden sonra yaşadığı bir süreç olduğu için bu yöntemi iyi biliyoruz.

Almanya euronun dağılmasını önlemek istediği için bu devalüasyon, euro dışına çıkılarak değil, euro içinde yapılacak. Yunanistan ve Portekiz hariç zorlanan ülkeler için yüzde 30 devalüasyonun yeterli olacağı hesaplanıyor. Euro-dolar 1.00 civarına inerse ülkelerin eurodan çıkmasına gerek kalmayacak. Bunun tek istisnası Yunanistan. Yunanistan için yüzde 60-80 arasında bir devalüasyon gerektiği konuşuluyor.

Grafikler de euro-doların 1.03 civarına inebileceğini gösteriyor. Grafikler düşüşün 0.75 civarına kadar devam edebileceğini de işaret ediyor ancak 1´in altındaki seviyeler, bugün için uzak bir olasılık olarak duruyor.

Almanya bir yandan ülkeleri kendi koşulları çerçevesinde mali disiplin altına sokmaya çalışırken bir yandan da "düzenli iflas" süreci için yasal düzenlemeleri hazırlıyor. Düzenli iflastan en büyük zararı bankalar görecek. Almanya, öncelikle 2008 krizinden sonra sermaye aktararak yüzde 25´ine sahip olduğu Commerzbank´ı kurtarabilir. Ardından Deutsche Bank dahil tüm Alman bankalarının sermaye yapılarını güçlendiren düzenlemeler yapılabilir. Sonra sıra borç sorunu olan ülkelerin bankalarına gelecek. Düzenli iflas süreci, euronun değer kaybını da hızlandıran bir dönem olacak.

Geçen hafta piyasaların yalanlarla hayat bulup yükseldiğini, gerçeklerle yüzleşince düştüğünü yazdım. Ancak yalanların etkisi artık daha kısa sürüyor ve borsalar gerçekler altında ezilmeye başladı. En önemli gerçek ise Avrupa´nın önderliğinde dünyanın durgunluğa ilerlemesi. Çin ve Hindistan´da ekonomilerdeki yavaşlama ciddi biçimde hissedilirken iki ülkenin borsalarındaki düşüş hızlandı.

Küresel piyasaları şu an için ayakta tutan ise ABD borsaları. Küresel piyasalarda satışların hızlanıp hızlanmayacağının yanıtını da ABD borsaları verecek. Grafikler S&P 500 Endeksi´nin 1145 puanın altına inmesi durumunda satışların ABD borsalarında da ivmelenebileceğini gösteriyor. Sert bir düşüş Barack Obama´nın kasım ayındaki başkanlık seçimlerini kaybetmesine neden olabilir. Önümüzdeki üç ay birçok soruya yanıt verecek.

Hiç yorum yok: