New York’a soldan koşan bir Belediye Başkanı seçildi.
Bill de Blasio kendini -yoksulların, düşük gelir gruplarının ve renkli
derililerin başkanı- sayıyor... 1 Ocak’ta göreve başladı. 20 Ocak’ta kente
iyisinden 20-30 santim kar yağdı. Belediye araçları anacaddeleri kardan
temizledi, ancak Manhattan’daki zengin mahallesinin hiç temizlenmediği fark
edildi. Zenginler söylendi: Solcu başkan bize savaş açtı... Zenginlerden
intikam alıyor... Bu adam bölücü, ayrımcı. Komünizm hâlâ hatırlansa -Bu adam
Komünist- derlerdi, ama o laf unutuldu.
Belediye Başkanı bir mahalleyi cezalandırmaya kalkar mı?
Olabilir... ABD, makam sahibi siyasilerin nüfuz kullanıp ucuz yollardan siyasi
kazanç sağlamasına alışmaya başladı. Daha önceki hafta New Jersey Valisi
Christie’yi desteklemeyen bir muhalif kasabaya dolaylı ceza uygulandığı
anlaşıldı. Valinin adamları ana karayolunu kesip, trafiği bu kasabaya
yönlendiriyorlar. Anayol kesilince kasaba binlerce aracın işgaline uğruyor.
Vali’nin haberi yokmuş da, yardımcıları yapmış. Valinin haberi olduğu
anlaşılırsa siyasi hayatı bitecek, daha araştırıyorlar. Tam da Vali 2016
Başkanlık seçiminde Cumhuriyetçi Parti adayı olmaya hazırlanıyordu.
Komşu eyalette Cumhuriyetçi vali Demokrat kasabayı
cezalandırınca, kar vesilesiyle de New York’ta Demokrat Belediye Başkanının zengin
mahallesini cezalandırdığı düşünüldü. Başkan de Blasio önce -Yok öyle şey-
dedi. Bölgenin gerçekten temizlenmediği anlaşılınca -Sokaklar GPS’den haritaya
göre temizleniyor, o bölgenin GPS’i bozulmuş, haritaya da yansımamış- dedi.
Sokaklar sonra temizlendi, ama mesele kapanmadı. Üstelik de Blasio başkan
seçilmeden önce belediye işlerine bakarken -Neden hep Manhattan temizleniyor-
diye ileri geri konuşmuş. Yani olayın evveliyatı var.
Demokrat Partili Belediye Başkanının zengin mahallesine
pek sempati duymadığı biliniyor. Bir kere zenginler Cumhuriyetçi Parti’ye oy
veriyor. Başkan seçim kampanyasında sık sık -İki kent var- diyerek -zengin
yoksul- edebiyatı yapmıştı. Kendisi yoksulların yanında. Gençliğinde de
Nikaragua’daki sol Sandinista gerillalarına muhabbet beslemiş, gidip oralarda
dolaşmış. Sene 1980’ler... Beyaz olan de Blasio 1994’te siyah derili
yazar-aktivist eşiyle evlenmiş. Balayına Küba’ya gitmişler. Eşi -Ben bir
lezbiyenim- adlı makalesiyle tanınıyor.
Bu Zengin Yoksul söyleminin daha kibarı -Yüzde 1 ve Yüzde
99- ayrımı oluyor. Söylem 2008 krizinden beri ABD’de yaygın. Nedeni: Kriz en
üst gelir grubunu hiç etkilemedi. İşsizlik ve konut krizi, yüzde 99’u etkiledi.
Bir Belediye Başkanının ABD’deki sınıf farkını oy almak
için diline dolaması belki siyaseten akıllı bir yöntem ama Washington’un,
Başkan Obama’nın çözemediği sorunu belediyenin nasıl çözeceği, ayrı hikaye.
Üstelik Obama iktidarında yüzde 1’in hem refahı arttı hem de sayısı arttı.
New York Belediye Başkanı ise kendi çapında yüzde 1’i hedef
alıyor. İlk icraat olarak yılda 500 bin dolardan fazla kazananlardan daha fazla
vergi almaya çalışıyor. Gerçi tek başına belediye olarak yetkisi yok, ama
olsun. Bunun elbet tribünlere bir yansıması olacaktır.
Peki ABD’nin en önemli kenti böyle -Zenginlerden alıp
yoksullara verelim, Yaşasın devrim- zihniyetini taşıyabilir mi? Kent nüfusu 8.3
milyon. Metropolitan etki alanı 23 milyon. Kenti iş dünyası, borsa, turizm ve
hizmet sektörü taşıyor. Bu kaynaklar ince dengelere dayalı... New York daha
1994’e dek kanunsuz bir Teksas kasabası gibiydi. Zamanın Belediye Başkanı
Giuliani demir yumrukla kenti beş yılda temizledi ve toparladı. Ardından gelen
zengin Bloomberg de 12 yıl kenti bir şirket gibi yönetti, hâlâ iyi
hatırlanıyor. New York ekonomisi asayişe bağlıdır. Acemi siyasetçi de Blasio
sınıf mücadelesini abartırsa yoksulların durumunu değiştiremez, ama polisi ve
asayişi bozabilir. İşte o zaman New York kanunsuz zamanlara geri döner.
Belediye Başkanı şimdilik karda oynuyor. Yaz gelince de kumda oynayacak. Ve o
zamana dek burası New York mu, mini Havana mı, anlaşılacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder